Umman seyahatinde karşimiza çikti bu mahlukatlar. Çölde kutup ayısı görecek degiliz ya, develer heryerde, özgurce geziyorlar. Çocukluğumda, babaannem anlatırdı deve hikayelerini. Kücükken görmüş, köyden geçen deve kervanını. Annesinin nasil koşupta -kısmet getirsin diye- deveden tüy kopardıgını, bunu saklaması icin babaanneme vermesini. Köylulerin nasıl deve idrari topladıklarını ve bunu ellerine, ayaklarına sürmelerini anlatir dururdu. “Eller, ayaklar pamuk gibi olurdu, kurban oldugum” derdi. Belki bu kervanlardan kalmadı Anadoluda ama develer tam karsimdaydı Umman çöllerinde. Aslinda iki deve cinsi var; tek hörgü çlü ve cift hörgüçlü olarak birbirinden ayrılıyorlar. Çift hörgüçlüler sadece Moğolistan’da ve Avustralya’da var. Tek hörgüçlüler ise Afrika ve Ortadoğuda. Hörgüçlerinin içi aslinda yağ dolu. Açlığa, susuzluğa günlerce dayanırlarmıs. Umman’li soforumuz, bu develerin çok yaklasirsak ısırabilecekleri uyarisini yapmisti. Susamış bir deve, kaybettiği sıvıyı telafi için birkaç dakikada yüzlerce litre suyu birden içtiğide söylenir. Okadar suyu ben içsem cölde çatlarimdim valla.